6 Mayıs 2013 Pazartesi

Berat Gecesi'ne Saygı Duyulmasının Sebepleri


1. Kıblenin değişmesi gibi mühim bir hadisenin bu gece vuku bulmasıdır.

Müslümanlığın ilk yıllarında Kâbe, puthane halinde olduğu için, ilk namazlar Mescid-i Aksa’ya doğru kılınıyordu. Bu itibarla hicretten sonra Mescid-i Şerif’in Kudüs’e doğru yapılmıştır.



Halbuki Sevgili Peygamberimiz, Hz. İbrahim (a.s.)’ın kıblesini istikbal etmek istiyor ve Kudüs’e (Mescid-i Aksa) doğru namaz kılınması, Kâbe’nin arkada kalması kendisine ağır geliyordu. Yalnız Peygamberimiz Mekke’de namaz kılarken Kâbe’yi Mescid-i Aksa ile kendi arasına alırdı. Bu suretle hem Kâbe’ye, hem de Kudüs’e yönlenmiş oldu.


Yahudilerin ‘Muhammed bizim kıblemize dönüyor da dinimizi beğenmiyor’ demeleri daha ziyade üzüntüsüne mucip olduğundan kıblenin tahvilini dilemekten hali kalmıyordu. Bu hal Medine’ye muvasalatından sonra on altı ay kadar devam etmiştir.


Sevgili Peygamberimiz hicretin ikinci senesi Şaban’ın on beşinci Salı günü Bişr bin Benam’ın validesini ziyaret için Beni Seleme yurduna gittiğinde mescitte öğle namazının ikinci rekâtını eda ederken, Kâbe’nin kıble olduğunu beyan eden, ‘Namazda Mescid-i Haram yani Kâbe tarafına yüzünü çevir ve nerede olursanız Mescid-i Haram tarafına dönünüz.’[4] ayeti nazil olmuştur. Bu vahiy üzerine Peygamberimiz namaz içinde iken Kâbe-i Muazzama tarafına döndü. Cemaat de safları ile birlikte Kâbe’ye doğru yöneldiler ve böylece namazı eda ettiler. İşte bunun için o mescide ‘Mescid-i Kıbleteyn’ iki kıble mescidi adı verildi.

İşte birlik ve beraberliğin işareti, izzetin şiarı olan istikbali kıble bu tarihi hadise ile sabit olmuştur.


2. Afv-ü mağfiret rahmet ve duaların kabul olunduğu mübarek bir gece olmasıdır.

Sevgili Peygamberimizin hayatı boyunca daima ümmetini düşündüğü bir gerçektir. Bunu Cenâb-ı Hakk’a yapmış olduğu niyazlarında da açıkça görmek mümkündür.


Hz. Aişe validemizden rivayet edilen diğer bir hadis-i şerifte şöyle buyruluyor:

‘Günün birinde Hz. Peygamber yanıma geldi. Elbiselerini çıkardı. Aradan zaman geçmeden tekrar giyindi. Bunun üzerinde beni bir şüphe, kıskançlık sardı. Ortaklarımızdan birinin yanına gidecek sandım. Ve peşini takip ettim. Medine’nin kabristanı olan Cennetül Baki’de kendisine eriştim. Mü’minlere ve şahitlere dua ve istiğfar ediyordu. Kendi kendime, ‘Anam babam sana feda olsun. Sen Rabbimin rızası uğrunda, ben ise dünya peşindeyim.’ diyerek döndüm.


Soluk soluğa eve geldim. Arkamdan da Rasülullah (s.a.v.) geldi ve girdi.


Neden böyle hızlı nefes alıyorsun’ dedi. Ben de ‘Anam babam sana feda olsun. Yanıma gelip elbiseni çıkardıktan sonra, tekrar gittin, beni bir kıskançlık tuttu. Ortaklarımızdan birinin yanına gideceğini sandım. Nihayet sizi kabristanda dua ederken gördüm’ dedim. Bunun üzerine Rasülü Ekrem, ‘Sana haksızlık mı edeceğimi sandın’ Cibril bana geldi şöyle dedi:

‘Bu gece Şaban’ın 15. gecesidir. Cenâb-ı Hak da bu gecede Beni Kelp kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısı kadar kimseyi cehennemden azad eder.’ dedi.


3. Her önemli işin bu gecede hikmetli bir şekilde ayrımı ve seçimi yapılır.


Yani bütün insanların gelecek seneye kadar rızıkları, ecelleri ve diğer işleri bu gecede yazılır, görevli meleklere teslim edilir.


4. Berat gecesinde kılınan namazların, okunan Kur’an’ların, yapılan tevbe ve istiğfarların fazileti de çok büyüktür.


Bu geceye mahsus bir namaz yoktur. Bu gece hakkında rivayet edilen yüz rekat veya daha az rekat kılmanın faziletine dair yapılagelen rivayetlerin aslı yoktur.


Bu konuda en güzel örneğimiz, Efendimizin hali ve onun şu sözüdür:

‘Bu geceyi kaim olarak, gündüzünü de saim olarak geçirin’ Başka söze ne hacet.


5. Allah’ın rahmeti o gece kulları üzerine sağnak sağnak yağar.


Bununla ilgili hadisler:

‘Şaban ayının yarı gecesi (Berat gecesi) oldu mu onu ibadetle geçirin. Gündüzünü de oruç tutun. Zira Allah Teâlâ, bu gece güneşin batışından itibaren dünya semasına rahmete tecelli eder ve şöyle buyurur:

- Yok mu af dileyen, onu affedeyim.
- Yok mu rızık isteyen ona rızık vereyim.
- Yok mu bir derde mübtela olan ona afiyet vereyim.
- Yok mu şunu isteyen, yok mu bunu isteyen diyerek sabaha kadar devam eder.’

Peygamberimizin saygıdeğer hanımı Hz. Aişe (r.a.) diyor ki:


Peygamberimiz bir gece kalktı, namaza durdu, secdeyi o kadar uzattı ki ruhunu teslim ettiğini sandım, kendisini bu halde görünce kalktım, baş parmağını hareket ettirdim, parmağı hareket edince döndüm, secdede şöyle dediğini işittim:


‘Allahım! Azabından affına, gazabından hoşnutluğuna, senden yine sana sığınıyorum. Seni gereği gibi övmekten acizim, sen kendini övdüğün gibi yücesin.’


Başını secdeden kaldırıp namazını bitirince;


- Ya Aişe! Bu gece, hangi gecedir bilir misin’ Buyurdu. Ben de:


- Allah Rasülü bilir, dedim. Bunun üzerine Peygamberimiz:


- Bu gece, Şaban ayının yarısı (Berat) gecesidir. Allah Teâlâ bu gecede kullarının durumuna bakar ve bağışlanmak isteyenleri bağışlar, rahmet isteyenlere rahmetini ihsan eder, ancak kinci olanları geri bırakır’ buyurdu.


Görülüyor ki, Berat gecesi, dua ve istekleri kabul edildiği, günahların bağışlandığı çok mübarek bir gecedir. Zamanlar aslında birdir. Ancak Cenâb-ı Hak; kullarının ibadetlerini kat kat mükâfatlandırmak, dua ve isteklerini kabul etmek, tevbelerini kabul ederek, günahlarının bağışlanmasına imkan ve fırsat vermek üzere bazı zamanları daha faziletli kılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder